Şu günlerde iki dizide birden oynayan Emre Kınay, bütün birikimini tiyatroya yatırdığını belirtip, kendini böyle tanımlıyor... Ekranların yakışıklı delikanlısı aslında yaman bir tiyatro savaşçısı. Şu günlerde iki dizide birden oynayan Emre Kınay, bütün birikimini tiyatroya yatırıyor. Peki ya evlilikleri ve aşk hayatı?
Bizim tiyatroda buluşalım" demişti telefonda. "Hem de etrafı bir gezip ne yaptığımı görürsün." Emre Kınay'ın Moda'daki tiyatrosuna adımımı attığım zaman çok şaşırdığımı itiraf etmeliyim. Kadıköy Anadolu Lisesi'nin girişinde pırıl pırıl bir tesis kurmuş Kınay. Ekim ayı başında, 'Aşk Her Yerde' adlı oyunla yeni sezona girecek. 410 kişilik salon, şık fuayeler, ayrıca öğrencilerini yetiştirdiği 70 kişilik ayrı bir deneme sahnesi… Televizyonda ünlü olmuş tiyatro oyuncularıyla karşılaştığımda genellikle, "Tiyatro'ya ihanet ettiğin aklından geçmiyor mu?" diye sorarım. Çünkü dizilerden onca para kazananlar, değil tiyatro kurmak, tiyatro sahnesine bile çıkmazlar çoğu zaman. Emre'ye de aynı şeyi sormak istiyorum ama "Duru Tiyatro" yu (kızının ismi) gezdikten sonra soruyu şöyle değiştirmek zorunda kalıyorum: "Tiyatroya bunca parayı yatırdığın için kendini biraz safdil hissetmiyor musun?" Böylece söyleşimiz bir öfke patlamasıyla başlıyor. Safdil kelimesi biraz hafif kalır. Ben süzme salağım. Senden biraz önce buraya geldiğimde Kültür Bakanlığı'ndan gelen 'Destek İade' emrini gördüm.
O ne ki?
Geçen sene 'Rahvan Giden Atlar' isimli bir oyun için 28 milyon devlet desteği vermişlerdi. Ancak dekor parasına yeter. O oyunu gerçekleştiremedim, onun yerine dört ayrı prodüksiyon yaptım. Bunu da bildirmeme rağmen şimdi o parayı yasal faiziyle geri istiyorlar. Oysa bu ülkede yardımı alıp, bir iki gazeteye ilan verdikten sonra oyunu hiç sahnelemeyen tiyatrolar biliyorum…
Hangileri onlar?
İsim vermek istemiyorum. Bu ortamda, bu işleri yapmaya çalıştığım için aptalın tekiyim. Şu gördüğün devletin binasını geçici olarak kiralayıp tiyatroya çevirmek için 300 milyona yakın para harcamışım. Şimdi benden üç-beş kuruşu faiziyle geri istiyorlar. Salağım, çünkü bu parayı kızımın cebinden çaldım. Ona bir daire alacağıma bu işe girdim.
Biraz soluklan Allah'ını seversen…
Bu kağıt biraz önce geldi. Olay çok sıcak da onun için biraz abarttım galiba…
POYRAZOĞLU ETİK DAVRANMADI
Yooo.. Heyecanlı bir giriş oldu bence. Bu Kültür Bakanlığı'nın yardımı konusunda Müdat Gezen'le de bir ara karşı karşıya gelmiştiniz.
O işin Müjdat Hoca'yla bir ilgisi yoktu. Sonradan anlatınca o da kabul etti zaten. Ali Poyrazoğlu'nun ona "Herkes faydalanıyor, sen de müracaat et, sana da para verelim" dediğini duyunca isyan ettim. Hem desteği veren kuruluşun içinde ol, hem en çok parayı sen al, hem de arkadaşlarına telefon edip "Sana da para verelim" de. Ali'nin yaptığı etik bir davranış değil. Sonra Müjdat Hoca da artık yardım istememeye karar verdi.
Beni Ali ile de papaz edeceksin!
Senin sorunun abi, benim dilin kemiği yok.
Konservatuarı bitirdin, Cihan Ünal, Müşfik Kenter, Genco Erkal gibi duayenlerin yanında yetiştin. Sonra sen öğrenci yetiştirmeye başladın. Kısaca bütün yaşamını tiyatroya adayan bir insan olarak, televizyon dizilerinde oynamak sana ağır gelmiyor mu? Bu işi küçümsemek adetten ya…
Asla. Televizyonu çok severek yapıyorum. Kim aksini söylerse nankörlük eder. Bizim kuşaktan ünlenen bütün tiyatrocular kitlelere ulaşmalarını televizyona borçlular. Televizyon sizi ekonomik olarak güçlendirince, oyuncu olarak bir duruş sergileyebiliyorsunuz, hatta iri laflar edebiliyorsunuz. Tiyatronuzu ayakta tutabilmek için güçlü oluyorsunuz. Televizyona çok şey borçluyum.
Bir sürü yakışıklı tiyatrocu varken Emre Kınay nasıl ön plana geçti?
Çok çalışarak. Ben, Mercan'daki esnaftan Tahtakale'deki adama kadar herkesi tanıyorum. Bu birikim oyunculukta büründürdüğüm karakterlerde can buldu. Onlar da kendi evlerinden biri olarak ağırladırlar beni.
Peki onların kabul etmeyeceği bir rolü oynasan? Klasik örnek; eşcinseli?
Televizyon hayatıma pezevenk rolüyle başladım. Eşcinsel de oynadım. Her karakterin geçmişinde bir hikaye vardır. Seyirci seni ekranda gördüğü andan itibaren hikayeni seyretmeye başlıyor. Oyuncu olarak derdimiz, o karakterin geçmişindeki insani yönlere kancamızı atıp ortaya çıkarmak.
Bu biraz senaryoya bağlı değil mi?
Senaryoya da bağlı ama asıl oyunculuk sanatıyla ilgili. Bakışınızda, çayı nasıl içtiğinize kadar bir karakter yaratıyorsunuz. Bu adamın annesi babası kim? Geçmişinde neler yaşamış. Eğer senarist bana bunu anlatmazsa ben onun geçmişindeki dünyayı kurarım. Sonra o hikaye, zaten senin kurduğuna döner. Onun için seyirci ile benim aramda yadırgatıcı durumlar yaşanmıyor. Katil oynarken katil olmam gerekmediği gibi, eşcinsel oynarken de eşcinsel olmam gerekmiyor tabi. Oyuncu kimliksizdir zaten.
BELUCCİ HAYRANI
Özel hayatına dikkat ediyorsun ama şu paparazilere enselenmene ne diyorsun?
25 yıldır görüştüğüm arkadaşım için 'Sevgilisi' diye yazmışlar. Üzülüyor insan.
"Aşk yaşıyor diye yazarsanız mahkemeye veririm" demişsin.
Bir arkadaş grubu ile Genco Abi'nin oyunundan çıktık. Gazeteciler çevremizi sardı. Ben gerçeği anlattım. Sonra da "Bak her şeyi anlattım, hala 'aşk yaşıyor' diye yazarsanız mahkemeye veririm" dedim…
Onlar da korkup (!) bunu başlığa çıkarmışlar… Mahkemeye verdin mi?
Verdim tabii. Yasal hakkım. Zaten öyle yerlere pek sık gitmiyorum. Vaktim yok.
Gençken hayran olduğun bir kadın var mıydı?
Monica Belluci… Hala hayranım. Tanrı kadını yaratırken model olarak onu seçmiş.
Diyelim ki karşılaştınız… Salağın teki çıktı.
Hele bir karşılaşalım da…
Hayatında en çok hangi dönemi özlüyorsun?
Çok özlediğim bir dönemim var. Engin Günaydın, Binnur Kaya, Timuçin Esen, Tolga Çebi, Devin Özgür Çınar ile aynı evi paylaştığımız günler. Hepimiz konservatuarda aynı sınıftaydık. Unutulmayacak anılardır.
Bu işin eğitiminden geçtin, çekirdekten yetiştin. Eğitimi olmayan oyuncu olmaz diyenlerden misin?
, mümkün değil.. Başlayabilir ama devamı gelmez.
Peki mesela Kıvanç Tatlıtuğ, mankenlikten geldi. Onu oyuncu kategorisine sokuyor musun?
Tabii… Üstelik o eğitimini sürdürüyor. Benim de öğrencim oldu. "Artık ben bu işi öğrendim" demezse çok daha iyi olacak. Bir de doğal yetenekli insanlar var, onlar ayrı. Sean Penn ya da Müşfik Kenter eğitim görseler ne olur görmeseler ne olur. Ama eğitim, tuğla üzerine tuğla koymayı sağlar.
Son bir soru da Mahsun Kırmızıgül üzerine. İki film yaptı ve herkesi şaşırttı. Durup dururken nasıl yönetmen olunur?
Mahsun'un müzisyen olduğunu unutmayalım. Orkestra idare ediyor. Ona bu duyguda işler yaptıran içindeki müzik temposu, ritmi, armoni duygusu ve orkestrasyon yeteneğidir. Zaten o sektörden de bir Mahsun daha çıkmaz. Açıklarını kapatmak için ciddi çalışıyor. İlk filmi çıkarlık filmiydi. 'Güneşi Gördüm' daha iyiydi. Eminim bundan sonraki çok daha güzel olacak.